Bi değişik ölüm… – Giriş (I)

Evet, bu yazı dizisinde başka bir ölümü anlatacağım. Benim için ölmüş olan birini, içimde bir türlü ölmek bilmeyen birini… Sonunda başardım sanırım “Biri için ölmek…” yazı dizisinde anlattığım “B” den sonra içimde hiç bişey kalmadı, hiç bir duygu, hiç bir his kalmadı. Ama yinede anlatmak zor oluyor…

Şimdi ben size 7 yılımı piç ettiğimi nasıl anlatıcam?
Denicem… ve şu sıralar delirmemek için ara vermişken bu yazıya başlamaya karar verdim.

Bitmiş ama aslında bitememiş ‘bi değişik ölüm‘ü anlatıcam size… Bende ölen ama ölmüşken bile can çekişen, hayatımın hep içinde olmuş birini… Sanırım hep bi yerlerde olacak ama bununla yaşamaya alıştım… Dedim ya, bu gerçekten ‘bi değişik ölüm‘… Ne öldü, ne ölmedi… Yada Hem öldü, hem ölmedi… Değişik, sadece değişik…

Üzerinden çok zaman geçti, ilkti… Bu yüzden biraz karışık olabilir anlatılarım, birde öyle çok anı var ki… Nasıl başlarım bilmiyorum. Ben en iyisi bunu bi düşünüp öyle başliyim hikayeye… Hoş geldin “C”, Hoş geldin tarafımdan sevilmenin mağduru…

Görüşmek üzere…

(DEVAMI GELECEK)

Biri için ölmek… III

Yazının bir önceki böllümü için tıklayın.

“Son nefesim bu, son defa yalan…” kendime son defa yalan söyledim, son nefesimi “B” de sarf ettim. Kendimi artık hep mutlu kalacağıma ikna ettim. Ama can çıkar, huy çıkmaz ve yine aynı bok oldu. Farklı şekiller, farklı zamanlar, farklı kişi ama aynı bok…

No.1 gibi bende artık emindim. “Özellikle boktan, özellikle siktir! Örnek olsun hayatımı özellikle siktim!”

Yada Şanışer gibi bile bile yanlışlara gittim. Her neyse işte aynı şey… “Eskiden altı değil, gözlerim karaydı, şimdi bunları yazarken gözlerim karardı…” Konuyla alakası yok ama iPhone 7si vardı, hiç şarjı olmazdı…

Ne diyorduk? Eve dönüyordum en son dimi… Dönüşte gerizekalının biri yol ayrımındaki uyarı tabelasına girmiş, motosikletle olmama rağmen bile zor gittim, iyiki o gün arabayla falan çıkmamışım. Gerçi öyle olsa muhtemelen tanışmazdık, yalnızlığımla geberirdim. En azından acı çekmezdim, yeniden ve yeniden…

Saat 16:55, siteye varıp motosikletten inmişim sadece eldivenimin birini çıkarıp telefonu elime aldığım gibi ilk mesajı attım “Dönüşte çok trafik vardı kaza olmuş yeni vardım”… Sanki benim eve varmam, ölmem yada kaza yapmam, başıma bişe gelmesi çok umrundaymış gibi…

Yazdıkça viskimin tadı acılaşıyo, sanki viskiye anlatıyorum da, o da doluyor, o da üzülüyor… Üzülme be viski kardeş! Biz alıştık artık, hissisleştik… Sonra bi de bu insanlar çıkıp “bütün erkekler şerefsiz, pezevenk, bütün kızlar oropsu” vs diye yırtınıyor! E siz yaptınız! Siz hissisleştirdiniz, kimse böyle gelmedi dünyaya…

Yürürüm saçmalıklara!.. Tam gaz devam, bodoslama, koşa koşa kaosa gidiyorum…
6 dakka sonra cevap verdi “Nasıl bi kaza ?” diye… Bende anlattım.

Sonraki gün sabah yine bir sınav vardı, uyanamadı… Standart yeni tanışmış insan konuşmaları arasında hatırladığım “B”nin oturduğu siteye yolum düşmüştü. Farklı bir blok ama olsun hastaydı ve dışarı çıkmasını isteyemezdim.

Ehliyeti yoktu, ehliyet alması için teşvik ettim. Elimden geleni yaptım. Tüm belgelerini hazırladım, vesikalık fotoğraf bile bastım. Eczacı Teknisyeni kendisi… fotoğrafları basıp çalıştığı eczaneye gittim. Onu yolda motosiklet üstünde kasklı görmelerimi saymazsak bu ikinci görüşmemizdi. Tuttum kursa götürdüm. Zorda olsa sürücü kursuna yazdırdım…

Akabinde o gün 9 saate yakın zaman geçirdik ben ona bütün hayatımı ilişkilerimi herşeyimi anlattım. İlginç derecede yüzde yüz güveniyordum ona sebepsizce… Ben hayatımda kimseye bu kadar güvenmemiştim. Motosikletle toplam bu 9 saat içinde şehir içi 100 km yapmışız. O gün uzun yol yapma kararı almıştık yazın gidip kamp yapacaktık…

12 Aralık 2019 11:32de artık bayağı yakın arkadaş olmuştuk, çok hızlı oldu. Çok paylaşımımız, çok ortak noktamız vardı… Gerçekten artık onu yıllardır tanıyor gibiydim. 13 Aralık 2019 09:32de mesela bazen eşekleri de at sandığını öğrendim 😀

Ve tarihler 14 Aralık 2019 iken ilginç bi kaza geçirdim… Bir anda gidon tam sola döndü ve kendimi yerde buldum. Ekipmanım tamdı ama o gün motosiklet botu giymemiştim. Dizimdeki koruma darbenin tamamını emdiği için patlamıştı, sol dizimde hafif bir acı vardı. Ama bileğim çok kötüydü. Günlerce üstüne basamadım. Neyse sonuç olarak ekipman önemli arkadaşlar, motosiklete tek bir ekipmanınız bile eksik olsa binmeyin…

Bu arada, hastaneye götürüldükten sonra sol bacağımı kullanamıyor olmama rağmen içimdeki ses ” bırakın lan beni motosiklet sürcem” diye bağırıyodu 😀

Bu olayı aslında söylemezdim ama onunla konuşmak istiyordum, sedyede canım sıkılıyordu, e sonuçta napıyorsun diye sorcak… Yalan söylemeyi de beceremem ki… “Bi şey dicem ama sakin ol” dedim. “Gayet sakinim” dedi. Olanı biteni söyledim, ‘geleyim’ diye tutturdu. Gelmesini, yanımda olmasını isterdim elbette ama onu hastane köşelerine sürüklemek istemedim. Belki hastaneyi bilse habersiz gelirdi, yada takarmıydı inanın bilmiyorum… Önceden olsa bundan şüphe etmezdim.

E haliyel raporluydum, ayak bileğimi hiç oynatamıyordum ama kim takar! Taktım vitesi 3e, bindim motosiklete, gittim. Gittide nasıl gittim bana sor. Nereye mi? Onunla kahvaltı etmeye… Hemen kazadan sonraki gün sabah… 15 Aralık 2019 saat 11e gelirken buluştuğumuz günü saat 23te bitirdik!

Daha önce iş arkadaşına gelen bir çiçeği instagram sıtorisinde paylaşmıştı, heveslendiği o kadar belliydi ki… 17 Aralık 2019 10:45te ona yolladığım çiçeğin resmini attı “Yaaa teşekkürederim :)” notuyla, ve peşine “Çok güzellerler” yazmıştı 😀 Tek derdim benimle arkadaşlık ederek beni mutlu ettiği için onu mutlu etmekti… İnanın o çiçeği alırken ‘tavlamak’ falan aklımın ucundan geçmiyordu. Sadece masum bir hediye işte içimden gelmişti. Aynı siparişte birde set almıştım ona; kolye, bileklik ve küpe…

Bu arada karar verdiğimiz ama asla gidemeyeceğimiz kamp için şöyle iki tane pulsar alır öyle gideriz diyorduk… Kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil ama olmadı yar…

(DEVAMI)

Biri için ölmek… II

Yazının ilk bölümünü okumadıysanız tıklayın.

Evet ne diyoduk, birinin dünyasında ölmeyin. Ne olursa olsun birinin dünyasını başına yıkıp onun için ölü biri olmayın. Bu olay nasıl oldu, nasıl düştüm, nasıl yaralandım, kaç kırığım vardı, nasıl iyileştim anlatacağım…

Dur iki dakka viskimi doldurayım…
Ne de olsa mahsumiyet naftalin, nefesim viski kokar

Ummadığım bir yerde, ummadığım anda, ummadığım bir şekilde karşıma çıktı “B”… Tarih 7 Aralık 2019, sabah saatleri… Bir sınav için gitmiş, motosikletimi park etmiş ve kilitliyordum ki malum renk skuteriyle gelip yanıma park ettikten sonra “burda bişe olur mu yaa?” dedi bana… Önce anlamadım, çünkü onun motosikleti hala çalışıyor ve gerçekten çok ses yapıyordu 🙂 Ben “anlamadım?” diye karşılık verdikten sonra o tekrarlarken beynim ilk söylediğindeki ses dalgalarının içinden onun sesini çoktan ayıklayıp bana ne söylediğini algı mekanizmama göndermişti bile…

“Kilidin yok mu?” diye sordum, sanki yıllardır tanışıyormuşuzcasına “Hiç olmadı ki…” diye karşılık verdi. Sonra ” bi şey olmaz muhtemelen ama biz bunları birbirine bağlayalım” dedim ve bağladık. Sonra o giderken numaramı verdim ve benden önce gelirse aramasını söyledim.

Geri geldiğimde motosikletinin üzerinde oturuyordu, aramamıştı… “Çok beklettim mi?” diye sordum. “Yoo, çok beklemedim” dedi. Aslında yarım saate yakın beklediğini haftalar sonra öğrenecektim…

Kilitleri çözdüm, tam gitmek üzereyken bir cesaretle ” Vaktin var mı, bişeyler içelim?” dedim. “Teyzeme gidecektim…” deyince ben “tamam peki o zaman” diyip kendimi geri çekmeye hazırlarken “…ama biraz geç gitsem olur.” dedi ve ekledi “nereye gidelim, var mı bildiğin bi yer?”…

Çok yalnız hissediyordum ve gerçekten biriyle samimi bir arkadaşlığa ihtiyacım vardı, mutlu oldum. Bu tanışmanın daha sonra bana nasıl zarar vereceğini bilmiyordum…

Her neyse, “sen nasıl istersen” dedim ve “tamam o zaman” dedi ve içinde kafesi olan bir belediye parkını varış noktamız olarak belirledik. Otoyoldan şehiriçine girdikten sonra korna çaldı durdum “bildiğin bi yer varsa orayada gidebiliriz” dedi. Çok yer biliyordum yıllarım geçti ama “yok” dedim aklıma gelen bi yerde yoktu açıkçası, giderken göz ucuyla sağa sola baktım ama kendi kendime “boşver, ne konuştuksak oraya gidelim” dedim. Sonuçta rotayı değiştirmeyi o teklif etsede benim böyle bi karar vermem kötü niyet olarak algılanabilirdi. Halbu ki ben ‘gereksiz iyi’ biriyim…

Parka ve akabinde kafesine ulaştık. O portakal suyu aldı, ben de tahmin edeceğiniz gibi ‘şekersiz demli çay’… Yani o bir gökkuşağıydı bense gecenin karanlığında sessiz çığlık!

Haa, bu arada o gün aldığımız portakal suyu ve bir çayın kasa fişi hala duruyor… Atamadım sonra atamadım… Böyle böyle dört koli hatırası birikti, lanet olası dört koli!.. Her gün bana bakıp, benimle taşak geçen dört koli…

Her ne boksa! Biraz sohbetten sonra kafeden çıktık gideceği yere kadar eşlik ettim, vedalaştık ve ben eve doğru devam ettim yoluma. Mutluydum, huzurluydum. Hiç olmadığım kadar huzurluydum ilginç bi şekilde… Aslında bir enkazın eşiğindeymişim… Hani bazı insanlar ölümün eşiğinde, intiharın öncesinde huzurlu olur tereddüt etmez ya, öyle bişey…

(DEVAMI)

Biri için ölmek…

Hayır! Bahsettiğim, kişinin kendisinin gebermesi değil!

Kişinin tek bir kişinin gözünde ölmesi… Bu çok kötü bişey. Ne yaparsanız yapın ama birinin gözünde ölmeyin, birinde ölmeyin. Birini kendi dünyasında sizi öldürecek kadar üzmeyin… İnsan insana yapmaz bunu…

Benim hayatımda ölen bir kaç kişi vardı, buna geçtiğimiz günlerde bir yenisi eklendi. Takibinde depresyon, belirsizlik, hayatı sorgulama, kendini sorgulama vs uzayan bir liste sorun ile baş etmem gerekti. Beni yakından takip edenler bilir zaten…

Hayatımın, geçmişimin derinlerine inmicem, en azından şimdilik. Ama size yakın geçmişten bikaç şey anlatıcam…

(DEVAMI)

Merhaba Dünya!

Böyle diyor kullandığımız blog yazılımı… Sanki yeniden doğmuş, yeniden dünyaya gelmiş gibi…

Evet “dünyaya” derken yazım hatası yaptığımı düşünebilirsiniz ama dünya bir tane değil. Her insanın kendi dünyası var, ‘dünyalar‘ kadar seveni, dünyası başına yakılanı, kendi dünyası kuranıyla…

Çok yakında görüşmek üzere…